Kayıtlar

Hazırbulunuşluk

      Şöyle bir yazı okudum bir yerde: ‘hazır hissetmek için beklemeyi bırakın. Hazır olmak, bir duygu değil, bir karardır’. Şimdi şöyle ben bu yazıya hem katılıyorum hem de katılmıyorum. Katılıyorum neden? Hazır olmanın aslında sonucunda bir karar vermemiz gerekiyor hazır mıyız değil miyiz. Düşüncesel anlamda evet hazırsam tamam diyorum buna okeyim. Yapıyım. Peki, katılmıyorum da demiştim. Neden katılmıyorum? Çünkü Hazır hissettik mi duygusal anlamda yoksa hazır hissetmedik mi. Sadece düşüncelerinizle karar vermiyoruz değil mi buna eşlik eden duygularımız da var. Bazen düşünce anlamında hazır olduğumuz şeylere duygu anlamında hazır olmayabiliyoruz. Düşüncenin eşlikçisi duygu olduğunda ve duygusal ve düşüncesel anlamda hazır hissettiğimizde bence zaten otomatik olarak beklemek ortadan kalkıyor ve o eylemi işte her neyse gerçekleştirmek için harekete geçiyoruz. Bir karar vermiş oluyoruz. Şu da var tabiki burda. Karar verdik, eyleme geçmemiz gerekiyor. Beklemek nafile olabi...

KAFA RAHATLIĞI

       Belki yelkenliyle açılmak, belki uçmak, belki araçla gitmek, belki yürümek gideceğiniz yere bağlı nasıl gitmek istediğinize bağlı ya da gitmek istemenize bağlı. Öncelikle bir yere gitmeyi istemek ya da birşeyi yapmak istemek yani öncelikle istemek gerekiyor. Ben şu an bunu yapmak istiyor muyum bir de hevesin kaçması var o çok kötü bişi. Sizin hevesinizin kaçması o kadar can sıkıcı olmuyor da birinin hevesinizi kaçırması azıcık can sıkıcı olabiliyor. Anneme çocukken canım sıkılıyor derdim annem de sıkı can iyidir derdi 😀. Yani arada bir canımız da sıkılabilir sıkıntı yok bununla da baş etmeyi öğrenebiliriz ya da belki bazen hiçbirşey yapmasanız da o sıkıntılı süreç kendiliğinden de geçebiliyor. Birşeylerin değişmesi için her zaman sürekli birşeyler yapmak gerekmiyor. Su akıp yolunu buluyor gerçekten. Birşeylerin olması için evet çaba tabiki önemli kişisel düşüncem çok çaba sarf ediyorsam ve olmuyorsa oldurmaya çalışmamak. Belki burda biraz rahatlık da ön pland...

BİRİ GİDER BİRİ GELİR..

       Sınırlarımızı net çizebiliyor muyuz. Hepimizin hayatta kırmızı çizgileri vardır değil mi. Bunları net bir şekilde belirlemek ve yansıtmak çok önemli diye düşünüyorum. Hoşumuza gitmeyen herhangi bir eylemde ya da durumda bu bana uygun değil diyebilmeliyiz. Karşı taraf uygun olmadığını belirtmemize rağmen davranışına devam ediyorsa, davranışlarını güncellemiyor yeni bir öz düzenleme yapmıyorsa onu hayatımızdan çıkarma cesaretini de gösterebilmemiz gerekiyor kendimiz için. Bu bize uygun değil dedik karşı taraf da davranışlarında öz düzenleme yaptı, kendini güncelledi o zaman bakılabilir. Ama hani duygumuz bittiyse de hangi öz düzlenmeyi yaparsa yapsın hani bir söz vardır ya ağzıyla kuş tutsa yaranamaz bu böyledir. Yani artık belli bir süre geçti işte biz genelde bu süreyi ortalama 6 ay olarak veriyoruz kişilere. Diyelim ki 6 ay geçti bir arpa boyu yol ilerleyemiyor musunuz o zaman ne demiş atalarımız biri gider biri gelir. Hani zengin birisi demiş ya fakir değili...

İLİŞKİ KİMLİĞİ

           Biri siyah biri beyaz iki kişi düşünelim yani tamamen birbirine zıt iki kişi. Bunlar birbirleriyle anlaşabilirler mi? Anlaşabilirlerse nasıl anlaşırlar anlaşamazlarsa hangi sebeplerden dolayı anlaşamazlar bunlara bir bakalım. Yani tamamen zıt görünmelerinin sebebi belki etnik kökenleri, belki kültürel farklılıkları belki dini algılama ve yaşayış biçimleri olabilir ve bunun gibi daha bir sürü şey sayabiliriz işte bakış açıları vs. Peki bu tamamen zıt iki kişi hangi ortak paydada buluşabilirler. Eğer gerçekten birbirlerini severlerse ve birbirlerine karşı anlayış gösterirlerse birbirlerinin hayatlarında var olmayı başarabilirler belki. Farklı iki zemin ortak bir paydada birlikte karşılıklı sevgi, karşılıklı saygı, karşılıklı empati, karşılıklı anlayış ve karşılıklı tutarlılıkla var olabilir. Onun dışında sizin bedeninizi, ruhunuzu, zihinsel(bilişsel), duygusal, davranışsal yapınızı besleyen yani genel anlamda maddi ve manevi boyutta da size hitap e...

BİR AYAKKABI MESELESİ

    Pozitif Psikoloji Eğitim'i için Antalya'ya gittim 17-19 Ağustos 2025 tarihleri aralığında. Eğitim keyifli geçti. Dönüş yolculuğunda işte uçakla dönücem. Havaalanına gittim iç hatlar terminaline. İlk güvenlikten geçtim. İşte yemek yedim orda malum yol yordu, acıktırdı. Bir boğa burcu olarak acıkmam çok normal tabiiki 😃 Yemek yerken masama bir kız oturdu ismi Elena. Elena'yla yaklaşık 1- 1,5 saat sohbet ettik. O Türkçe bilmiyor ben Rusça bilmiyorum ortak paydada buluştuk İngilizce konuştuk. Sonrasında uçak saati yaklaştı o kalktı. Ben de kalktım işte check-in falan yaptırayım dedim. Daha uçuş açılmamış. Biraz bekleme alanında oturdum. Yanımda Rus bir bayan vardı çocuklarıyla ne kadar ilgiliydi beni tebessüm ettirdi açıkçası ben tebessüm edince Rusça biliyor musun dedi dedim yok bilmiyorum o da İngilizce bilmiyormuş Almanca biliyor musun diye sordu dedim yok bilmiyorum fakat çeviri programını açtım ve beden dilinin aslında ne kadar ilgili bir anne olduğunu çevirdim ve ...

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

      Sürdürülebilirlik..      Bireylerle olan ilişkimizi sürdürebiliyor muyuz. Öğrenciysek ders çalışma davranışımızı, öğrenme davranışımızı sürdürebiliyor muyuz. Çalışma hayatındaysak bu davranışımızı sürdürebiliyor muyuz. Sürekli iş değiştiren bireyler de görüyorum. Biraz sabır-sebat, kararlılık ve devamlılık eğer tabii ki bizim için işlevselse sürdürebiliyor muyuz. Arkadaşlık ilişkileri.. Bize iyi gelen bireylerle hayatımıza devam edebiliyor muyuz yoksa kendiliğinden bitiyor mu yoksa biz mi bitirmek istiyoruz. Tamam, belki bazen yalnız kalma ihtiyacımız olabilir, bu çok normal anlıyorum fakat kendimizi izole ettikten sonra kafamızı toparladıktan sonra o kişinin hayatımızda olması bize iyi geliyorsa ve o kişinin hayatımızda olmasını istiyorsak o kişiye hayatımızda yer veriyor muyuz yoksa o kişiyle tüm ipleri koparıyor muyuz bu kısım önemli. Bir şekilde hayatımızdan işte hayat bağlamında süreçten koptu gitti. Hayat akışında bu kendiliğinden oldu diyelim b...

SEVME KAPASİTESİ

 Kendimizle, insanlarla, arkadaşlarımızla, çocuğumuzla, partnerimizle belki ev hayvanımızla belki etrafımızdaki nesnelerle nasıl ilişkiler kuruyoruz. Kendimizle derin bir ilişkimiz mi var yoksa yüzeysel bir ilişkimiz mi var. İnsanlarla derin bir ilişkimiz mi var yoksa yüzeysel bir ilişkimiz mi var. Arkadaşlarımızla derin bir ilişkimiz mi var yoksa yüzeysel bir ilişkimiz mi var. Çocuğumuzla derin bir ilişkimiz mi var yoksa yüzeysel bir ilişkimiz mi var. Partnerimizle derin bir ilişkimiz mi var yoksa yüzeysel bir ilişkimiz mi var. Ev hayvanımızla derin bir ilişkimiz mi var yoksa yüzeysel bir ilişkimiz mi var.  Etrafımızdaki nesnelerle nasıl bir ilişki, iletişim halindeyiz bunları hiç düşündük mü. Bir bireyin bilişsel kapasitesi ne kadar fazlaysa ve sevme kapasitesi ne kadar derinse işte yani kalbi ne kadar büyükse diyebilirim duygularını paylaşmakta ne kadar cömertse o kişi o birey etrafındaki kişilerle işte arkadaşlarıyla, sevgilisiyle, eşiyle-dostuyla, çocuğuyla vs. derin iliş...